28 Ağustos 2010 Cumartesi

ruhum yorgun..


koca bir gün mutfakta geçti ve neyseki gece güzeldi..masam güzeldi..vee yemekler güzeldi, çok beğenildi:)
iki haftadır hafta sonları iftara misafirimiz var..
geçen sene gittiğimiz arkadaşlarımızı bu sene biz davet ediyoruz ve iki haftadır uzun süredir yapmadığım bir sürü yemek çeşidi yapıyorum.. aştık yani:))
iftar olunca daha bir özen istiyor insan, ruhum oruç tut(a)masa da oruçmuş gibi onun da cnı bir sürü şey çeker ve oruç olanları düşünüp güzel şeyler yapmaya çalışır..

bu aralar bir hayli yoğun geçiyor zaten...

işler yoğun ve karışık..
kardeşimi isveç'e gönderdik, geçen hafta onun koşturmacası ve telaşı vardı..(master)
asker kardeşimin tayininin çıkıp İzmir'den gitmeleri:(
iki oğluşu ve torunları İzmir'den gidince yalnız kalan annem ve babama tel. la manevi destek..
evlenme hazırlığı yapmakta olan ablama anca tel. la yetişebilme..
bayramda izmir'e gitme hazırlığı..
ramazanda dostları iftara alma telaşı..
sahura kalktıktan sonra(kocişine sahur hazırlayan ruhum) uyuyamayan ve tüm gün ruh gibi çalışmaya çalışan, uykuya hasret ruhum..
bir yandanda dip bucak, kadınla beraber ev temizliği(bayramda burda olmasak ta) hem bayram hem de sonbahara hazırlık-perde,koltuk,herşey yıkanır,evde yıkanmayan bişiy kalmaz.. temizlik te bir hastalık gibi:) biraz geç mi anladım ne:) kadından çok ben yoruluyorum
....
ruhum......
.....................
güzel olan; 6 Eylülde kociş ve arkadaşlarla U2' ya gidecek olmak,
ertesi gün 7 Eylül'de İzmir'e uçacak olmak, yani bayramdan 2 gün önce kaçacak olmak:)
ve daha da güzeli; 23 Eylül'de bir daha İzmir'e gidecek olmak:))

26 Ağustos 2010 Perşembe

Veee Toulouse


Andora'dan Toulouse'a geçtik..
Ünlü pembe kent...

Geceyi otelde geçirdikten sonra, sabahın erken saatinde Capitole meydanından başlayıp turumuza yürüyerek başladık..

şehir merkezine otobüslerin girmesi yasak.
Dünyanın en büyük Roman stilindeki yapısı olan muhteşem Saint Sernin Basilikası, XIV. yüzyıla ait güney bölgelerinin en güzel örneklerinden biri olan Jacobins Manastırı, muazzam Belediye Binası Capitole..


Bu arada Andorra'dan sonra ruhum burdan da kendisi ve evi için çok güzel şık şeyler aldı güncecim..Çok şık işlemeli Fransız porselen tabak ve kaseler, veee çoook güzel elbise,ceket ve şık terlikler:))

Toulouse aynı zamanda bir kültür ve sanat kenti. Sık sık festivallere ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda Airbus uçaklarının montajının yapıldığı, Ariane füzelerinin parçaları yanında tıp ve sanayide kullanılan nükleer gereçlerin üretildiği, yüksek teknolojide dünyaca ünlü bir şehir merkezi.

17 Ağustos 2010 Salı

İkinci durak; Andora


Turumuzun ikinci durağı 450 km2'lik minicik bir devlet olan Andoraydı..

Andora, Fransa - İspanya arasında, denize kıyısı olmayan, Pirene dağlarının ortasında çok küçük ama bağımsız bir ülke. Birleşmiş Milletler ve birçok uluslararası kurumda da temsil ediliyorlar. Ülke, 1200'lerden itibaren Fransa-İspanya ortaklığı ile yönetilmiş, Andora’nın bugünlere kadar bağımsız kalmasında bu güç dengesi başrolü oynamış. Devlet başkanlığı (bugün de sadece sembolik olarak devam etse de) İspanya’nın Urgell şehri Katolik Piskoposu ile Fransa Cumhurbaşkanı arasında paylaşılıyor.

Bölgenin en büyük duty-free alışveriş merkezİ. Gelir kaynağı turizm ve alışveriş olan Andora'da kışın ise kayak turizmi ön planda. Kişi başına gelir Avrupa Birliği ortalamasının epey üzerindeymiş.



Andora’ya ulaşmanın tek yolu karayolu; tren ve havaalanı yok. Sınır kontrolü var. İspanya-Fransa arasında sınır kontrolleri kalkmış durumda ama Andora'nın komşuları tarafından sıkıca kontrol edilen sınırları var, çünkü Andora’da gümrük ya da gelir vergisi yok. Herşeyin fiyatı komşu ülkelerden nerdeyse %30-40, bizden ise %50-60 daha düşük, devasa duty-free shoplardan oluşan bir ülke.Öğleden sonramızı geçirdiğimiz ülkede tüm alışverişmerkezleri turistlerce talan edilme durumundaydı:))




Ortasından bir nehir geçen derin bir vadiye kurulmuş.
Ülkeyi çevreleyen Pirene dağları ile bulutların buluşması ise görülmeye değerdi!!!

















Şehirde altında mağaza olmayan apartman yok gibi. Avrupa'nın Dubai'si olan ülkede yok yok...Andora'da dolaşacak pek bir yer yok.Eski şehir bölümünde dar birkaç sokak, 1200'lerde kurulmuş bir kilise ve parlamento binası var.
















Sonraki durağımız; Toulouse...

13 Ağustos 2010 Cuma

İlk durak Barcelona















Turumuzun ilk durağı Barcelona idi.
Katalan bir asilzade aile tarafından kurulan Barcelona halkı kendilerini İspanyol değil, Katalan diye nitelendiriyor.İspanya'nın içinde ayrı bir ülke gibi.Gerçek bir açıkhava müzesi demek yerinde bir deyim bu güzel şehir için.

Barcelona demek Gaudi demek!!!
İspanya’da Art Nouveau (Yeni Sanat) akımına öncülük etmiş, yapıtları neredeyse eşsiz ve inanılmaz Gaudi, mimardan öte, bir sanat dehası...



















Barcelona'ya bu yıl içersinde ikinci gidişimizdi. demekki neymiş; yılbaşı gecesi Katalan meydanında bir çocuk kadar mutlu hep bir ağızdan geriye sayıp saatin 24:00 olmasını beklerken dilenen dilekler gerçekleşiyormuş:)














Her neyse gelelim çok sevdiğim şehre.Daha önce hemen heryerini adım adım metro otobüs gezdiğimiz şehrin bu sefer farklı yerlerini görmek istedik ve ilk gün nostalji yaptıktan sonra ikinci gün gruptan ayrılarak bir kaç arkadaşımızla beraber Costa Brava(Barcelona sahil şeridi ) ve çok şirin bir sahil kenti olan Lloret De Mar'a gittik.













İlk gün yine meşhur Katalan Meydanı, Ramblas, Diagonal(12-14 şerit cadde-en lüx cadde), Picasso müzesi, Park Guell(Gaudinin parkı) vs.yemek, alışveriş...














Gaudi'nin muhteşem eserlerini yeniden görmek ve fotoğraflamak çok keyifliydi.
Mont Juic tepesine yeniden çıkmak, 1883 te Gaudi tarafından yapımına başlanan ve günümüzde yapımı devam eden La Sagrada Familia'yı(Kutsal Aile Kilisesi) yeniden görmek ise inanılmazdı.




















Park Guell; 20 hektar üzerine kurulu, yüksekte olduğu için şehre hakim masalsı bir park.Parkın sütunlar üzerine inşa edilmiş, çevresi bir eteğin fırfırları gibi kıvrımlı, kesintisiz ve sayısız renk ve desende mozaiklerle kaplı terası ise muhteşem. Parkın içinde Gaudi’nin 20 yıl yaşadığı ev müze olarak gezilebiliyor.


















Her iki yanı cafe, restaurant ve hediyelik eşya satan dükkanlarla çevrili La Ramblas ise akşam olunca sanatçılarla dolup taşan, her köşesinde boyama, çizim, canlı mankenler bulunan, sanat kokan ve birçok kültürün birarada yaşadığı muhteşem bir cadde. Ramblas'daki meşhur balık pazarına gitmemek ve ordaki iştah kabartıcı meyvelerden almamak olmazdı. Sonrasındaysa yine güzel bir restoranda meşhur paella'yı yemeden ve güzelim tapazlardan tatmadan dönülmezdi:))



























Akdeniz’in en büyük limanlarından biri Barcelona limanı. Ahşap kaplı iskelede alışveriş merkezi, restoranlar ve Avrupa’nın en büyük akvaryumu var. Sonra yüzlerce yat ve yelkenli (Sports Marina). Kıyı ise cıvıl cıvıl. İrili ufaklı restoran ve barlarla dolu. Deniz ürünleri mükemmelll ötesi!!!


Bu şehir beni mest ediyor..hele diagonal caddesinde yüksek modern binaların arasında yürümek..
nasıl bir tezattır!!! bir yanda modernizm diğer yanda herbiri ayrı bir sanat eseri olan sokaklar...modernizm ve sanat içiçe; işte benim ruhum...

Derken güzel ve yoğun bir günün ardından ertesi gün, ver elini Barc. sahilleri, veeeee toplam 2 saatlik bir tren - bir otobüs yolculuğunun ardından Lloret de Mar (sahil şeridinin en güzel bölgesi)...
Çok güzel şirin cıvıl cıvıl bir turistik kasaba..deniz muhteşem sahil muhteşem ve iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık bir plaj,,amma ve lakin hiçkimsenin biribirinden haberi yok,insanlarla dip dibe güneşleniyorsun ve kimseler dikizlemiyor..yurdum insanının meraklı bakışları yok..aaaa ama olmazki alışamadık bir süre.. kimse kimsenin umrunda bile değil...budur!!!

en kısa zamanda yeniden gelmeyi dileyerek; sanat ve kültür şehri barcelona'dan ayrılıp gümrüksüz kent Andora'ya doğru yolculuğumuza devam ediyoruz...

10 Ağustos 2010 Salı

Tatilll bittiiiiiiiiiiii :(

.........
evet her güzel şey gibi bitti işte
Döndük.
Ruhum bir kez daha anladı ki onu en mutlu eden şey; gezmek..farklı yerler, kültürler görmek..seyahat etmek..veee burdan uzaklaşmak..
uçağa bindiğim an herşeyi burada, arkamda bırakabiliyorum.

mümkün olsa da şöyle her ay bir kez uzak diyarlara gitsem...
hiç kimsenin seni tanımadığı yerler
senin kimseleri tanımadığın yabancı yüzler
bilmediğin mekanlar
özgürlük hissi...


..........
döndüm
çok mutlu mesut
enerjik
kafa boşalmış
ruhum dinlenmiş...

derken...
yine başa döndük, bu moral beni epeyce götürür diyordum ki bürodaki bazı tatsızlıklar hemencecik ruhumu sarsıp uyandırmaya yetti!!!

eyy tatilim neden bittin ki :(