31 Mayıs 2010 Pazartesi

paylaşalımmm

http://www.boykot-israil.org/sirketler.htm


hemen paylaşalım lütfen, çünkü kullandığımız markalar..

30 Mayıs 2010 Pazar

Tanımadığım Adamlar



Sezon bitmeden bir oyuna daha gittik.

Tanımadığım Adamlar
Orostopontopolis Tımarhanesi
7 Nolu Koğuş Müsameresi

Yazan: Aziz Nesin – Ali Poyrazoğlu
Dekor: Altan Erbulak
Yöneten: Ali Poyrazoğlu
Oynayanlar: Ali Poyrazoğlu, Bülent Kayabaş, Özdemir Çiftçioğlu, Suat Ünaldı, Burak Alkaş, Ümit Kantarcılar, Hüseyin Kara

Aziz Nesin’in ünlü Deliler Boşandı öykülerinin de içinde yer aldığı bu müzikli kabareyi Ali Poyrazoğlu yazmış ve yönetiyor. Dekorlar büyük oyuncu ve karikatüristimiz Altan Erbulak’ın karikatürlerinden. Altan Erbulak 'Ben de buradayım' diyor sahnedeki kocaman karikatürleriyle ..
Oyunda büyük yazarımız Aziz Nesin’in üç öyküsünden oyunlaştırılmış bölümlerin yanında Ali Poyrazoğlu’nun yazdığı çok komik altı bölüm yer alıyor.
'Tanımadığım Adamlar'da Orostopontopolis Tımarhanesi’nde hastaları iyileştirmek için kullanılan psikodrama tekniğiyle hazırlanan, çok eğlenceli bir müsamerenin öyküsü anlatılıyor.

Geçen sene gittiğim yine Ali Poyrazoğlu'nun 'Tak tak takıntı' sındaki Madam Arşaluz karakteri burda da devam ediyor..

Konular, öykü, dekor muhteşem olmasına rağmen oyun zaman zaman sıktı maalesef. Tiyatroya ve oyunculara saygım sonsuz, ama üzülerek belirtmek isterim ki; bu sene daha önce gittiğim oyunlar çok daha iyiydi...

Bu arada salonda ön koltukta oturanlar(özellikle bayanlar) dikkat!! sataşmalar çok:)

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Sonunda izledim..

Nihayet uzun zamandır izlenecekler arasında olan 'Melekler ve Şeytanlar'ı kocişkoyla izledik sonunda (1 yıl gecikmeli de olsa)

Daha önce kitabını okuduğum filmler gibi hayal kırıklılığına uğramamak için izlemek istememiştim.

Ama yetersiz bulduğum kitaptan uyarlama filmlerden sonra bu film iyi geldi,çok beğendimm.
Hele de özellikle; 'Da Vinci Şifresi' ve 'Kurtlar İmparatorluğu'nu okuduktan sonra izleyip nasıl eksik bulduğumu hatırlayınca.. filmi daha çok beğendim..
başından sonuna kadar soluksuz izledim..
Tom Hanks tartışmasız süpperdi..

(Kitaba göre eksikleri vardı ama,Da Vinci gibi çok değildi)

28 Mayıs 2010 Cuma

Efsane İstanbul


Sabancı Müzesinde,
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı İşbirliği ve Sabancı Holding sponsorluğunda;
'Efsane İstanbul-Bizantion'dan İstanbul'a-Bir Başkentin 8000 yılı' başlıklı İstanbul sergisi..

5 Haziran-4 Eylül 2010 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak sergide, İstanbul'un 8000 yıllık tarihi yaklaşık 500 eserle görülebilecek. Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarına başkentlik yapmış efsane İstanbulumuzun görkemli tarihine tanık olunacak..

Yurtdışından 39, Türkiye'den 19 olmak üzere toplam 58 müzeden seçilen eserler bu sergi aracılığyla ilk kez bir arada sunulacak...

arkadaşlar 'bu sergi kaçmaz' derim:)

Güzel bir haftasonu diliyorum...


(foto - 'On Minare'-Servet Akyol -ist.net.tr)

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Hadise, hadise yarattı....

Türkiye-Çek Cumhuriyeti arasında ABD'nin New Jersey eyaletinde gerçekleşen hazırlık maçı öncesi İstiklal Marşı'nı okuyan Hadise'ye kocaman bir PES te benden...

Milli marşımız ya, bu başka birşey değil, ulusumuzun milli marşı...her duyduğumda öğrencilik yıllarımdan beri tüylerim ürperir,büyük bir heyecan duyarım, gözlerim dolu dolu olur...

hayatımda gitiiğim tek maç olan(2-3 sene önce) fb-denzli maçında maç öncesi İstiklal Marşımızın okunması nasıl duygulandırmıştı beni hiçunutmam...nasıl da coşkuyla eşlik etmiştim...elimde değil ciddi duygulanıyorum okurken..o ambiyans, duygu seli muhteşem bişiy....

akşam tv'de Hadiseyi izlerken ise; İstiklal Marşımızı mı okuyor, opera, slow-pop, sanat müziği, soul mu okuyor çözemedimmmmm....
yapılan eleştirilerde de söylendiği gibi 'my heart will go on'mı söylüyor yoksa..

Hadise, hadise müziklerini yapsın,boyundan büyük işlere kalkışmasın bence de...
marşımızın notaları, müziği, ritmi var...

o düm tek' lerine devam etsin.................

Hatıralar...


...
öyle savunmasızım
içimde öyle tatlı bir sızı,
yüreğimde kavuşulamayan dağların külleri
düşlerimde ürkek gözlerin
hep seni hatırlatır..

bazen bir ses duyarım ansızın
.........
hayalindir canlanan
yüreğimin en dokunulmamış
kuytularında.
ıssız kumsallarda seni arıyorum
seni soruyorum kum taneciklerine..
acabalar en yakın sırdaşım
bir hayalet gibi her anımda..

sadece hatıralar senden bana yakın
sadece hayalimdeki gözlerin
gözlerime değemeyen
.........
gözlerin...


muazzez abacı ile 'hatıralar sarmış dört bir yanımı'



foto-Prag

22 Mayıs 2010 Cumartesi

...ve bitti.

.............
'Çocukken kendime ait küçücük bir denizaltım olmasını isterdim, binip derinlere, uzaklara gidebileceğim, beni insanlardan ve hayattan saklayacak, zırhıyla beni kucaklayıp koruyacak bir denizaltı..'

Veee dün başlanan Ahmet Altan'dan 'Karanlıkta Sabah Kuşları' bu güzel satırlarla biter...


zaman zaman hepimiz bir 'denizaltı'mız olsun istemiyor muyuz???

benim de bir 'denizaltı' m olsa.....

Duracaksın...

Acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, öfke kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, keder yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında,
duracaksın;
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın, sana iki yüzyıl önceden haberler taşıyan kargaların sesini dinleyeceksin, çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın..

Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman; 'dinlenin biraz' diyeceksin..

Bir inci avcısı gibi ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri açarak bir sevinç arayacaksın.
Hayaller kuracaksın.
Hatıralarını tekrar gözden geçireceksin.
Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri.
Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri...

Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah.
Belki bir mektup alacaksın.
Sana gülümsemesini çok istediğin biri gülümseyecek belki sana.
Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde kaybolduğunda, tam da o zaman karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin.
Gözcünün 'kara göründü' diye bağırdığını hayal edeceksin.
Kara görünmese bile, hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini bileceksin, çektiğin onca fırtınanın, varmayı umduğun o umutlu hedefle mana kazandığını anlayacaksın.

Herşeyini kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin.
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın.
Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın.

Sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin.

Bir çiçek iliştireceksin yakana

Hayatı düşüneceksin..

En çılgın hayallerini

En çağıltılı kahkahalarını.......


'Karanlıkta Sabah Kuşları'
na devam...

yağmurrrrrrr

bugün canım çok sıkkın....balık oldum yine...hüzünlendim...nedensiz....cumartesi.. ben evdeyim... canım kimselerle görüşmek te istemedi...bişiy yapmak ta istemedi....

yağmur vardı..kahvaltı, gazete, kitap, internet derken saati nerdeyse 16.00 yaptım..uzun zamandır ilk kez böyle tembel bir cumartesi yaptım..aslında iyi de oldu..
yağmur durdu, ruhum aslında şöyle bir sahile inip, deniz kokusunu ve mis gibi toprak kokusunu içine çeke çeke yürümek istiyor...

yağmurluğumu da alsam, heran yeniden yağabilir...
şöyle hafif yağmurda yürüsem...kafamdakileri denize atsam ....
yürüsem.......yürüsemmm....................
eve dönsem......
........................

Yağmurda Unutulan Şarkı
Önce bir yağmur bir yağmur iki gözüm...
Önce ıpıslak iki kuş!
Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden,
Sonra insanlar iki gözüm!
İnsanlar,
Kahrolmuş!...
Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan,
Boyut boyut yalnızlıklar yağıyordu...
Öksüz anılar üstüne iki gözüm!
Kırık ikindiler üstüne,
Kuşkulu bir yağmur yağıyordu...
İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda,
Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep,
Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar...
Yüzler karanlıktı iki gözüm!
Düşünceler dar,
Bir geçit bulamıyordum sana,
Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik,
Hep yabancıydı çaldığım kapılar!...
Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden!
Oysa yürek yürek son yeşermemdi,
Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur...
Ah sonra o yağmur iki gözüm!
Ah sonra o,
Yağmur!...
Şimdi,
En kırık vaktidir uzak inbatların...
Öykümüzün en yaralı yerinden,

Damlar yüreğime ılık bir sızı!
Sonra birden duyar gibi olurum,
Hoyrat yağmurlar altında,
Martı çığlıklarına karışıp giden
Çocuksu şarkımızı…

Bekir Sıtkı ERDOĞAN


durma yağmur
- Gripin

21 Mayıs 2010 Cuma

'karanlıkta sabah kuşları' ndan

Hatırlamak için harcadığımızdan çok daha fazla çabayı unutmak için harcıyoruz herhalde.

Unutmak...

Çaresizlerin, fırtınalar arasında, birgün oraya ulaşmanın düşünü kurdukları sığınak. Hayatımıza girenleri ya da girmek için kapılarımızı zorlayanları silmek aklımızdan, onlar yokmuş gibi davranıp onlar yokmuş gibi yaşamak..

Geçmişi, o geçmişi yaşayan parçamızla birlikte çıkartıp atmak içimizden, atılan her parçayla birlikte içimizde bir boşluk kalacağını bilerek yapmak bunu.

Ya da yaşanacak birşeyler vaat edenleri, bir gün onları da unutmak zorunda kalacağımızı düşünerek daha baştan unutmaya çalışmak, geçmiş gibi gelecekten de parçalar ayıklamak..

Geçmişimiz ve geleceğimizle bir kazı yerine çevirmek hayatımızı.
Nasıl bir öğüt vermeliyiz kendimize?
'unut' mu demeliyiz?

Hiçbir zaman yekpare bir kıta olamayıp birbirine köprülerle bağlı yüzlerce, binlerce küçük adacıktan oluşan hayatın parçalarını birbirine iliştiren köprüleri yakmalı mıyız???

En unutulmaz olanı mı unutulmak istenen?

Ya da geleceğimizde en fazla zevk vaat eden mi, köprüsünün başında en uzun oyalanıp gözlerimizi kapayarak, belki ben gözlerimi açana kadar, ışıklarıyla beni çeken o adacık aklımın haritasından silinir diye beklediğimiz??

Hatırlamak için harcadığımız çabadan çok daha fazlasını unutmak için harcıyoruz..
Unutabiliyor musunuz bari?

Geçmişinizde en yakınınız olmuş olan 'şimdiki yabancı'yı, ya da gelecekte en yakınınız olabilecek 'şimdilik yabancı'yı hafızanızın derinliklerinden söküp uzak sürgünlere gönderdiğinizde onunla birlikte giden birşeyler olmuyor mu?

Her unutuş bir eksiliş gibi gelmiyor mu size?
Unuturken eksilmiyor musunuz?
..........
Gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır..
Acımıyor mu gözleriniz?
.........

Sis değil, uykusuzluk değil,
iki uzak şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim..

unutuyoruz, her unutuşta biraz daha eksilerek
.......
Geçmiş...olan herşeyi biliyor ve unutmak için kıvranarak unutuyorsunuz
Gelecek...olacak herşeyi tahmin ediyor ve kıvranarak unutmaya çalışıyorsunuz
...........
.................

'Karanlıkta Sabah Kuşları' - Ahmet ALTAN

denemelerden oluşan 'Geceyarısı Şarkıları' ndan sonraki ikinci denemeler (muhteşem) kitabından..

20 Mayıs 2010 Perşembe

Siyah Şarkılar'dan..

Acılara batmamış bir aşk söyle bana
Yıkmamış, kıymamış olsun bir aşk söyle
Bir aşk söyle, sarartıp soldurmamış ama
Bir aşk yok ki, paydos demiş gözyaşlarına
Mutlu aşk yok ki dünyada..

Louis ARAGON

Siyah Şarkılar (Yaşar AKSOY) dan

Karışık dolmaaaaaa :)

Sevgili yemek uzmanı arkadaşlar sizler gibi uzman olmasam da,benim dolmalar muhteşem oldu:)
Uzun zamandır dolma özleyen ruhum dün bir güzel dolmalık sebzeler aldı ve bu akşam yapptıııı:))

Karışık taze sebzelerle etli enfes dolmam benim, ne çok özlemişim seni:)
Patlıcan, biber,kabak ve domates dolma. patlıcanları oy,kabakları oyy,biberlerin domateslerin içini boşalt, hop bir yandan da dolma harcını hazırla...bol salçalı,etli.. ama keramet kuru reyhan ve sumak suyunda, herkesler böyle yapmaz..tane sumak(bütün)ı sıcak suda bekletip, ekşi suyunu hem dolma harcının içine süzüp, hem de tencereye dizdikten sonra dolmaların üstüne gezdirceksin.
güneydoğu anadolu yöremizin salçalı etli ekşili dolması...

(kış mevsimindeyse kuru patlıcan biberle muhteşem oluyor)

menüde dolma olunca, abartarak yemekte sakınca görmedim doğrusu..
şükürler olsun ki kilo sorunum yok;
yoksa bende bu boğaz olduktan sonra güzel bir dobişko olmam kaçınılmazdı:))

18 Mayıs 2010 Salı

Özledimmmm

.......
.........
çocuklaşmayı
umursamazlığı
deniz kenarında akşamları
iyot kokusunu içime çekerken
yıldızlarla yürümeyi
hafif esen rüzgarı
konuşmadan denizi seyrederken
hayallere dalmayı.
gökyüzünü, bulutları, uçmayı
seyahati
yeni bir yerleri keşfetmeyi
kimseleri tanımadığım,
kimselerin de beni tanımadığı
bana yabancı bir yerlerde avare dolaşmayı.
kaldırımlarda oturmayı
bağıra çağıra
avaz avaz şarkılar söylemeyi...
......
kaybolmayı

özledimmmmmmmmm

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Aşk acı veriyor...


Bugün öğleden sonra pat diye sevdiğim bir arkadaşım geldi büroya, birden görünce şaşırdım, birşeylerin yolunda gitmediği belliydi,arkadaşımı tanırım.Gözlerinin feri gitmişti sanki..

İşi nedeniyle yakınlara geldiği için uğramak istemiş,ama kalamadı. konuşmak istedi, bürodan çıktım ama vakti yoktu 5-10 dakika anca konuşabildik,işine dönmesi gerekiyordu
'İyi değilim ,seninle konuşmam lazım' dedi, ben de 'işten izin alırım çıkalım' dedim ama vakti yoktu, 'hafta içi arıycam konuşalım' dedi..
Arkadaşım gerçekten iyi değildi, acı çekiyordu ve sadece bunu söylemek için gelmişti......

kahroldum, arkadaşım acılar içinde ve ben sadece tavsiyede telkinde bulunabiliyordum ancak, elimden bişiy gelmiyordu..onun da elinde değildi,aşıktı...

arkadaşım aşıktı ve artık bu aşk onu yoruyordu, işkenceye dönüşmüştü,ne sonunu görebiliyordu, ne de bitirebiliyordu..
böylesine güçlü, ayakları yere basan, işinde gayet başarılı birisin ve bir adam çıkıyor karşına, hayatını altüst etmeyi başarabiliyor işte..

çok fazla konuşamadan gitmek zorundaydı, gözleri hala gözlerimin önünde ve birkaç gün içinde görüşücez, iyi bir terapi yapmam lazım,arkadaşımı son biriki yıldır hiç böyle görmemiştim.gayet güzel bakımlıydı yine ama gözleri gülmüyordu...

hatırlıyorum da geçen sene Romaya giderken bana para vermişti, onun için Aşk Çeşmesinde aşk dilememi istemişti,dilemez olsaymışım.. canım arkdşmın böyle acılarla kıvranacağını bilseydim dilermiydim hiç..Romada kaldığımız 5 gün boyunca hergün bir kez Aşk Çeşmesine yolumuz düştü ve ben birkaç kişi için sipariş üzerine para atıp aşk diledim:)
ne çeşmeymiş ya, aşık oldu hem de ne aşk...

aşk sen nesin böyle, ne senle oluyor ne sensiz...

biriki gün içinde arkadaşımla oturup uzun uzun konuşcaz, umarım iyi bir terapi yapabilirim.çünkü daha önceki kötü oldukları günlerde böyle değildi, tartışırlardı, kavga ederlerdi sonra düzelirlerdi; bu sefer bir başka bakıyordu, 'artık yoruldum ve hissediyorum bitiyor' derken bile yüz ifadesi acı çektiğini anlatıyordu ve bitmesini istemiyordu...



resim-hitresim.com

14 Mayıs 2010 Cuma

Güzel bir haftasonu olsun..

Günaydınlarr :)

Haftasonu ve sabahın bu saatinde(07.30) gözlerim yine açılıverdi..Olsun güne erken başlamak ta çok güzel:) Uykusuzluk ruhum için bir sorun olmaktan çıkıp, artık yaşam tarzı oldu sanırım. 4-5 senedir düzelmeyen bir uyku sorunu olunca ve de çözüm aranmıyorsa alıştık demektir:))

Ruhum da güne bir kaç sayfa okumakla başladı yine, ama bu sefer kitaplığımdaki eski bir şiir kitabım elime geldi, İzmirimden hatıra..
İzmirli şair Yaşar AKSOY'un güzel eseri...Siyah Şarkılar...

Yaşar Aksoy;
İzmir doğumlu, gazeteci- şair,iki ayrı dalda mühendis,kültür sanat muhabiri,sanat yönetmeni. İzmir halkevleri Başkanı, 'Hasan Tahsin' i Yaşatma Derneği Başkanı, 1979'da Türkiye ve Kıbrıs'ta büyük yankı uyandıran Hasan Tahsin şiir yarışmasını düzenlemiştir.1981'de İzmir Sanatçılar Derneğinin düzenlediği Büyük Atatürk Şiir yarışmasında 'Anıtkabir Destanı' isimli yapıtı ile birinci olmuştur.Çeşitli yıllarda yılın meslek adamı seçilmiştir... Yeni Asır gazetesinde uzun yıllar yazdı ve Dokuz Eylül Üniv. te öğretim görevlisi olarak görev yaptı..

ISLIK ÇALAN KAYIK

kağıt bir kayıksın okyanuslarımın kır çiçeği
uzak ufukları ve sonsuz aşkları hatırlatırsın bana
ürkek yaseminlerin ve hayalet martıların
kırılgan gölgesi gibisin dalgalarla öpüşen

kimbilir nice kayıklar bıraktım sulara
uysal kuşlarımı kuş yürekli yelkenine üfledim
bilnmeyen ıssız atlaslara gönderdim
sisli rıhtımlara, solgun kumsallara ulaşmanı bekledim
kayığımı avuçları arasında okşayarak dinlendiren
sonra şiir defterlerinin arasında saklayan
ıslak ada kızları düşledim
bayrağı ve kaptanı olmayan kayıklarımın
ismi hep aynı idi:aşk..

kah yıldız şenliği içinde gülümsedi kayığım
dans etti rüzgarların ustura koynunda
şarkılar söyledi yorgun balıkçı ağlarında
dümenine yapışmış avare bir tayfa
sinema aşığı bir okul kaçağı rolünü severdi
nice ölümsüz filmleri izledi muzip gökyüzünde
şafak sökerken ufuk dolusu kanatlanırdı
gün batarken bakire yüzü aydınlıktı
ortak şiiriydi tüm dünya çocuklarının

kayığım hep öte suları özledi
ıslık çalmasını çok severdi..

Sezen'e devam



Ve bugün İstanbul'a akalım, Beyoğlu'na..
:)

13 Mayıs 2010 Perşembe

Çok tatlı ödülüm :)




Sevgili Komançi tatlı blog ödülü göndermiş,çok mutlu oldum kendisine çok teşekkür ediyorum:))

şartları:
-bu ödülle ilgili bir post hazırlayınız ve ödülü kimden aldığınızı cümle aleme duyurunuz :)
-Ödülü blogunuza koyunuz ki gören ne kadar tatlı olduğunuzu anlasın:))
-Bu ödülü on tatlı blogger’a gönderiniz
-Ödüllendirdiğiniz 10 kişiye yorumla haber veriniz ki onlarda sevinsin
deniyor.

Ben de bu tatlı ödülü, çok tatlı bloglara gönderiyorum :))
Sevgiyle..

1.Bilge

2.Dalgaları Aşmak

3.Gece Kahve

4.Dark Butterfly

5.Stuven

6.Derkenar

7.Nilay

8.Düşler Denizi

9.anti kahraman

10.tubişimm

12 Mayıs 2010 Çarşamba

oyun iptal:(

Güncecim ya yarın gideceğimiz oyun iptal edilmiş:(

Yarınki oyunu büyük merakla beklerken, bu akşam bir arkadaşımız oyuna bilet sormak için aradığında oyunun iptal edildiğini öğrenmiş, hemen beni aradı ve ben şok
nasıl yani
Altı haftada altı dans dersi-Nevra Serezli-Cihan Ünal
nasıl iptal edilir yaaaaa:(

Kültür merkezini aradık ama güvenlik görevlisinden başka kimseye ulaşamadık, umarım oyun tamamen iptal değil, ertelemedir..çünkü bu oyunu çok istiyorummmm

bugünlerde herşey niçin bu kadar ters gidiyor:(

11 Mayıs 2010 Salı

Çiçeklerim

Bugün bir kez daha keşfettim ki, çiçekler müthiş rahatlatıyor ruhumu..

Alışveriş yaptığım market, manav reyonunu bir süredir bahar çiçekleriyle donatmıştı,her gidişimde alsammı diye düşünüp vazgeçiyordum, bakamaz ilgilenemezsem yazık olur diye.Ama bugün güzelim karanfilleri görünce dayanamadı ruhum ve 4 tane güzel saksı seçmeye çalıştım.
beyaz, kırmızı,pembe ve bordo karanfiller, bir sürü tomurcukları var:)
yaşasınnn hepsi açacak
bir bir,
yeni birer umut gibi..

ve eve geldim, saksıları alüminyum folyo ile (mat yüzüyle) bir güzel kapladım, hem evin dekorasyonuyla uyumlu - metalik, hem de temiz ve modern bir görüntü..tavsiye edilir.bir güzel suladım, konuştum ve salonda ön cephedeki pencere önünde yerlerini aldılar canım karanfillerim:)

menekşelerim kıskanmayın olur mu,çünkü ben sizi daha çok seviyorum, ama bu baharda açmadınız ya, çok üzdünüz beni,ilgilenemedim mi acaba yeteri kadar:(

Ya arkadaşlar menekşelerim bu sene açmadı, tavsiyesi olan var mı?? Her sene ne güzel açarlardı, mor pembe beyaz, renk renk menekşelerim benim...belki karanfilleri görünce hırs yaparsınız hı:)) açın lütfen, lütfennn..

ruhum çiçekleri çok seviyor..

ama en çok hangisini ???

:))
Yine akşam oldu bak
Hüzün çöktü heryere
Vakit ayrılık vakti
Çoktan uyudu deniz, kayboldu güneş

Umutlarım kayboldu
Hayallerim
Sevdam
Batan güneş gibi
Solan gün gibi

İçim cehennem
kor ateşler gibi yüreğim
acıtıyor akşamlar
alıyor gecenin kör karanlığına

bırak artık
terk et beni
akşamlarım..

terk et ....
......

7 Mayıs 2010 Cuma

yaz geldi

Ne sıcak vardı bu öğlen..
Küçük bir işim vardı halledip, sonrada yürüyüş yapayım istedim ama yolun yarısından döndüm.

Daha dün akşam annemle tel. da konuşurken; annem
_İzmir çok sıcak, artık yazlıklarla dolaşıyoruz, araçlarda klimasız durulmuyor, yaz geldi
derken, ben
_İst.a hala yaz gelmedi, ceketsiz çıkmıyoruz
dedim
nazarım mı değdi yoksa şom ağızlı mıyım nedir:)) , öğlen sıcaktan yürüyemedim ve erken döndüm..

dönerken de komşu fırının güzelim sandviçlerinden, kurabiyelerinden ve buz gibi limonatasından aldım(reklam gibi oldu ama neyse)
bu ara komşu fırına takmış durumdayım, işyerimizde öğlen yemeğinde tavuk vardı, dün de yediğimden hiç cnm çekmedi, komşu fırın imdadıma yetişti..

hem hafif hem leziz:))
sandviç ve kurabiyeleri tavsiye ederim..
ama limonatasını beğenmedim, duyurulur:(

6 Mayıs 2010 Perşembe

...........

suskunluğum;
haykıramayışımdandır..

Bahar.....

Bu bahar nasıl bişiy..
Çarpıp savuruyor hiç beklemediğin anda

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Haftaya başlarken

Güncecim bugün canım çok sıkkın, hiç nedensiz (aslında nedeni var ama yok:)) çok anlaşılır oldu di mi???

Pazartesi sendromu mu desem, haftasonundan kalma kırıklık mı desem, işe gelmeme isteği mi desem, vs. vs. vs... mi desem.. diyebilsem...

Bugün öğlen dışarı çıktım(aslında çok sevdiğim bir arkadaşımla çıkmak istedim biraz kafa dağıtırız diye, uygun değildi gelemedi), doğumgünü yaklaşan arkadaşımın hediyesini aldım, AVM'de aylak aylak gezdim şu güzelim havada:(
Tek başıma yemek yemek te içimden gelmedi bugün, büroya dönünce buraya bişiyler söyledim.

Bu ara hiç alışveriş modunda değilim, haftasonu da hediye için epeyce dolaştım ama hayret edici bir durumdur ki!!! hiç kendim için bişiyler bakma ya da alma isteğim olmadı, hatta birara bakınmaktan sıkıldım bile...Hiç hayra alamet bir durum değil doğrusu; neden acaba?? depresif bir durum mu var yoksa, kendime şaşıyorum son zamanlarda,alışveriş yapma isteğim yok!! bu normal bir durum değil, ruhum iyi değil galiba :)

Haftanın devamı güzel olur umarım...

Şiir tadında...

Bulutsuzluk Özlemi